Sıradaki içerik:

Gaziantep LoL Solo Q Turnuvası Başvuruları Başladı

e
sv

Bir Gün Bu Fotoğraftaki Gibi Bedenlere Sahip Olacağımızı Savunan ‘Transhümanizm Hareketi’ Nedir?

avatar

admin

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Bir Gün Bu Fotoğraftaki Gibi Bedenlere Sahip Olacağımızı Savunan 'Transhümanizm Hareketi' Nedir?

Bir Gün Bu Fotoğraftaki Gibi Bedenlere Sahip Olacağımızı Savunan 'Transhümanizm Hareketi' Nedir?

Bugüne kadar bu sitenin sayfalarında Elon Musk’ın insanların kafasına çip takma planlarından hareketleri uzaktan kontrol edilebilen farelere, görüşümüzü insani sınırların üzerine çıkaran lens konseptlerine pek çok şey okudunuz. Peki bu teknolojiler bizi nereye götürüyor?

Bir gün özel implamentlerimiz sayesinde çok daha iyi sporcular olmamız, sibernetik gözlerimizle “Elf gözlerin neler görüyor Legolas?”taki Legolas olmamız, yorulmadan saatlerce hareket edebilmemiz, hatta telepatik yetenekler edinmemiz mümkün mü? Gelin hep beraber inceleyelim.

Nedir bu transhümanizm?

transhümanizm

İnsanın fiziksel ve bilişsel kapasitesini biyolojik sınırlarının ötesine geçirmek, yaşlanma ve hastalık gibi istenmeyen olguları engellemek gibi amaçlarla bilim ve teknoloji kullanımını savunan bir akımdır. Amaç, post human adı verilen öte insanı ortaya çıkarmaktır. 1957 yılında ilk defa kullanılmış olsa da transhümanizm hareketi 1980’lerde başlar.

Konuyla ilgili çok sayıda etik tartışma devam ediyor. Bazı kişiler bu süreci insanın nihai olarak kendini gerçekleştirmesinin bir parçası olarak görürken bazı kişilere göre ise bugüne kadarki en tehlikeli fikirlerden biri, belki de en tehlikelisi transhümanizm. 

Fabrika çıkışlarında kart deldirerek vardiyalarını kayıt eden fabrika işçilerinden sadece 100 yıl sonra, sadece düşünce gücümüzü kullanarak robotlara spagat açtırmaya geçiş aşamasına geldik. İnsanı kendinden öteye taşıyan bu süreçte arka planda hep var olan transhümanizm tam nedir? Tanımı okuduk ama günümüz dünyasına nasıl etki eder?

İnsanlığın ortak derdi: Verimlilik

transhümanizm

İbn-i Haldun “Coğrafya kaderdir” derken aslında içinde yaşanılan bölgedeki kaynakların, ve coğrafi koşulların, hayatın her alanına etki etmesinden dem vurur. O cümle politik coğrafyanın alanına girse de özünde verimlilik kaygısı taşıyan toplumlar olduğumuzu gösterir. Haliyle coğrafi bölgeye göre en optimal olan şey neyse o orada tutunur. 

Günümüzde gerçek anlamda Dünya’nın öteki tarafında gitmek, uçaktan uçağa aktarma yaparak bile olsa aşağı yukarı 21 saat sürüyor. Bundan 200 sene önce 21 saatte en fazla İstanbul-Ankara yolculuğu falan yapabilirdiniz. Peki bunları ben keyfimden mi anlatıyorum? Elbette hayır. 

Artık insanlar coğrafi sınırları geride bırakmaya başlıyor. Mars’ta 50 sene sonra insan kolonisi olacağından neredeyse kimsenin şüphesi yok, gezegenin bile sınırlarını aşabiliyoruz. Aşmayı hedefleyeceğimiz bir sonraki sınır haliyle mekansal değil, fiziksel -daha doğrusu biyolojik- olacak.

“Abi makine çok iyi, yap diyorsun yapıyor”

transhümanizm

Yapar. Makinelerin yapılış amacı insanların komutlarına cevap vermek. Sağda solda makinelerin yapılış amacının iş yapmayı kolaylaştırmak olduğunu söylerler ama değildir, bizim makineleri yapma nedenimiz o. Derdimiz makine yaparken de verimlilik. 

İnsanlar makine değildir. Bir noktaya kadar makine gibi çalışabiliriz ancak bir noktadan sonra insan doğası gereği sorunlar ortaya çıkabilir. Chris Pratt’in ağzının ortasına klavyeyi gömen James McAvoy gibi komik örneklerden, artık KOAH hastası olduğu için çalışamayan kot taşlama işçileri gibi dramatik örneklere kadar her alanda sorunlar insan faktöründen çıkmaktadır. O çalışanı koruyacak ekipman vermeyen kâr manyağı patron da bu denklemde insan faktöründe yer alır, en değerli kaynak olan insan kaynağından yana müsriftir. 

Transhümanizmde ilk ortadan kalkması istenen şey aslında arayüzler. İlk başlarda sağa sola komut yazarak başladığımız yolculuğumuzda önce tıklamalar, sonra basit dokunuşlar ve en son da sesli komutlar kullanmaya başladık. Bir sonraki aşamada bunlara gerek de kalmayacak, doğrudan beynimizle komut vermeye çalışacağız. Yani artık “Alexa, ışıkları aç” demeyeceğiz, ışığı açmasını düşüneceğiz açacak.

Aaa, bildim bildim Shadowrun bu!

transhümanizm

Shadowrun’ın masaüstü RPG versiyonunda bir noktadan sonra bedeninizi güvenli bir noktada bırakıp zihninizle maceralara atılabiliyordunuz. Biz belki uçup kaçmayacağız ancak daha farklı bir gelecek bizleri bekleyecek. Örneğin bir yazıyı çevirirken oturup yazmak yerine sadece aklımızdan cümlelerin çevirisini geçirdiğimizde o metin bir dosyaya çeviri olarak kaydolacak. 

Bu amaçla daha şimdiden BMI (Beyin-makine arayüzü) ve BCI (Beyin-bilgisayar arayüzü) adı verilen sistemler üzerine çalışmalar yapılmaya başlanmış durumda. Beyin dalgalarını okuyup makine diline çeviren sistem, böylece beyin gücüyle makineler üzerinde kontrol sağlıyor. 

Şimdi kime sorsanız bu çalışmalarda “İşte engelliler için hayatı kolaylaştırmak, hayatı daha yaşanabilir kılmak” falan diyor. Yine de en çok yatırım yapanlar arasında DARPA var, yani Amerikan Savunma Bakanlığı’nın AR-GE departmanı. Zira bir teknolojinin savaşta kullanılabileceğini görür görmez ordular o işin peşine düşer. Nükleer enerjiyi kullanmanın yolunu bulursunuz bomba yapıp insanların kafasına atarlar, huyları bu. Zaten transhümanizm eleştirilerinin büyük kısmı da bu korkulardan kaynaklanıyor, ne kadar masum olduğu tartışılıyor.

Daha neyi güncelleyecekler ki?

transhumanizm

İnsanı güncelleyecekler arkadaşlar. Artık malzeme teknolojisinde, bilişimde, lojistikte çok ileri bir noktada olduğumuz kabul ediliyor. Sistemin en çok arıza çıkaran parçası ise insan. Bu yüzden de gelecekte bedenlerimiz “İnsandan daha fazlası, insandan öte” olarak ele alınıyor. Bu dönüşümün parçası olmaya başlayan insanların sayısı da oldukça fazla. Örneği bazı kişiler, kredi kartı temassız işlem çipini parmağına yerleştirtip parmağıyla para ödeyebiliyor. Ya da vücudunuza yerleştirilen bir sibernetik sayesinde arabanız siz yanına gider gitmez kapılarını açabiliyor.

Makineler ile insanlar arasındaki bağ beyin sinyallerini okuyup ileten sistemlerle mümkün olacak. Bununla beraber sistemin bu kadarla kısıtlı kalacağını beklemek biraz hayalcilik olacaktır. Özellikle de BBI adı verilen sistemi incelediğimizde.

Ne düşündüğünü biliyorum

profesor x

BBI, yani Beyin beyin arayüzü ile adeta bir Profesör X olup doğrudan insanların zihnine mesaj göndermek mümkün olabilecek. Tamam, bahsi geçen teknoloji henüz çok yeni ancak yapılan çalışmalarda insanlar bu arayüzle tetris oynamayı başardı.

Bu teknolojik atılımlarla birlikte artık sibernetiklerle süslediğimiz bedenlerimiz, sese ihtiyaç duymadan konuşmayı, uzaktaki makineleri sadece düşünerek hareket ettirebilmeyi, her an bilinç ve bilgi akışının parçası olmayı sağlayacaktır. İşin olası siber saldırı ve hack kısmını şimdilik ele almıyoruz zira o başka bir yazının konusu olacak kadar derin bir mevzu. Yine de kötü niyetli kişiler olmadan bile bir şok yaşatacağı kesin. 

Sizce gelecekte insan olmaktan uzaklaşmış, her tarafında sibernetikler olan canlılar olarak mı hayatımıza devam edeceğiz, yoksa bu akım yalnızca bilim kurgu eserlerine ilham veren bir felsefe olarak mı kalacak?

sizlere sonteknolojiler.com farkıyla sunulmuştur

  • Site İçi Yorumlar

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.